Yapay zeka sistemleri halihazırda iş, sağlık ve üretim alanlarında aktif bir şekilde kullanılıyor. Fakat kendilerini denetlemesi ve devamlı olarak yeni yetenekler kazandırması için geliştirici konumundaki bir insana ihtiyaç duyarlar.
Pek çok kişiyse bu sistemlere yeterince güvenilemeyeceğini söylüyor. Özellikle hayatımızı ciddi anlamda değiştirebilecek konularda fark etmediğimiz büyük bir risk altında olduğumuzu savunuyor. Öyle ki gelecekte bu sistemlerin insanlar için ölüm kalım anlamına gelebilecek bağımsız kararlar alması insanları korkutuyor.
Yapay zeka sistemlerinin potansiyeli
Yapay zekaya karşı duyulan ilgi ve korku uzun bir süredir insanların hayatında yer ediniyor. Örneğin geçtiğimiz 50 yıl içerisinde bu konuyla alakalı sınırsız sayıda bilimkurgu filmi yapıldı. Ortak noktalarıysa bu sistemlerin bir gün kontrolden çıkması veya insan gibi düşünebilen bir varlık halini alması oldu.
Fakat insanlardan farklı olarak, en azından günümüzdeki robotlar ve akıllı sistemler, ahlaki bir vicdandan yoksundur. Bu sebeple sadece kendini tasarlayan yazılımcıların onlara yapmasını söylediği komutlar üzerinde düşünebilirler. Eğer düşünmeleri gerekiyorsa da ancak yaratıcılarının birer gölgesi olabilirler.
Bu sebeple etik değerler konusunda bir elektronik cihaz veya yazılım eğer tek bir kişinin elinden çıkmışsa, onun görüşlerini yansıtacaktır. Fakat bu konular oldukça öznel bir durum olduğu için aynı görüşte olmayan kişiler için bir problem yaratabilir.
Yapay zekanın gözünde insanların değeri nasıl hesaplanıyor?
Yapay zeka sistemleri duygulardan ve insanların davranışlarını etkileyen hormonlardan tamamen bağımsız olduğu için, mantığa dayalı kararlar alabilir. Bu sebeple yaşanacak bir problem veya kriz anında insanları değerlendirerek belirli bir sıralama içerisine dahil ettiğinde ortaya çıkan sonuç insanları tatmin etmeyebilir.
Bu durum bazı insanlar tarafından acımasızca görülebilir. Örneğin bir afet senaryosunda ağlayan küçük bir çocuğu kurtarmak yerine ailesinde bulunan bir bilim insanına öncelik verebilir. Benzer bir şekilde lastiği patladığı veya arızalandığı için yoldan çıkan yüz tanıma sistemlerine sahip otonom sürüş destekli bir otomobil, sağındaki evsiz insana mı yoksa solunda bulunan bir doktora mı yönelmeyi tercih edecek?
İşte bu noktada ahlak ve etik değerleri eğer biz makinelere aşılamayı başaramazsak tamamen yok olabilir. Özellikle tıpta, tıbbi görüntülemedeki anormallikleri tespit etmek ve doktorların tıbbi bakıma öncelik vermelerine yardımcı olmak için yapay zeka desteği giderek artıyor.
Fakat son sözü şu an için doktorlar söylüyor. Ancak gelecekte bu durumun değişirse ve doktorumuz ile yapay zeka sistemi tanı hakkında aynı kanaatte olmazsa kimin dediği olacak? Tabii bu duruma tıptaki hataların önüne geçebiliriz şeklinde bakan büyük destekçi grupları da bulunuyor.
Savaşlarda yapay zeka kullanımı
Yapay zeka destekli insansız hava araçları ve diğer makinelerin varlığı da yine etik tartışmalara yol açıyor. Örneğin ülkeler sınırlarını korumak için veya savaşlarda kayıplarını azaltmak için bu tip sistemleri kullanmayı tercih ediyor. Fakat karşısına çıkan kişinin bir terörist veya düşman askeri mi yoksa çocuğuyla kaçmaya çalışan bir kadın olup olmadığını anlayabiliyorlar mı?
Tabii iddialara göre yapay zeka sistemleri sayesinde bu tip durumlardaki sivil ölümleri büyük oranda azaltılıyor. Fakat bu sistemler sonuçta birer teknoloji parçası olduğu için her an hata verebilirler. Bu sebeple sürekli kontrol altında tutan birileri olması gerekiyor.
Bu konudaki en yaygın görüş, yapay zekanın hayatımızı büyük oranda rahatlatıp bize yardımcı olabileceği gibi, başa çıkamayacağımız sorunlara da sebep olabileceği yönünde. Dolayısıyla bu sistemler oldukça titiz çalışmalar ile tasarlanıp, kullanıma sunulmadan önce uzun süreli testlerden geçmesi gerekiyor. Ayrıca umuyoruz ki her daim başında sistemi kapat tuşuna basabilecek bir insan olur.